Plaza Dili Yorumlaması
Geçen gün Facebook üzerinden canlı yayında Türkiye’den bir konferansı takip ediyordum. Türkçe sunumlarda bolca kullanılan yabancı kelimeler bana absürt veya aykırı gelmese de yorumlar kısmına indiğimde sunumların içeriğinden çok konuşmacıların kelime seçimlerine laf sokulup “plaza dili” kullanımı çerçevesinde konuşmacılar ile taşşak geçilmesi beni oldukça rahatsız etti. Hiç huyum olmasa da yorumlarda biraz tartışmaya girdikten sonra, çok farklı bakış açılarında olan insanları tek paydada toplayamayacağımı fark edince de bir noktadan sonra pes ettim.
Konuya aynı çerçeveden bakabilmek için plaza dilinin tanımı ile girmek istiyorum yazıma. Resmi bir tanım bulamamış olsam da, plaza dili olarak arama yaptığınızda başta çıkan sitelerin büyük kısmı aşağıdakine benzer bir tanımı kullanıyor. Rich Snippet olarak da zaten Google bize bu sonucu gösteriyor. Çok afedersiniz Zengin Kart demem gerekiyordu.
Plaza Dili Nedir?
Bu tanımdaki “havalı” kelimesinden anlayacağınız gibi pek pozitif bir anlam taşımıyor plaza dili. Benim bu konudaki argümanım ise İngilizce kelimeleri havalı olsun diye kullananlar ile daha kaliteli iletişim için kullananların aynı kefeye konulmaması gerektiği.
Sunumunu dinlediğim hanımefendi, yabancı ortakları olan uluslararası bir şirketin üst düzey bir yöneticisiydi ve hayal edersiniz ki iş hayatında piyasaya hakim olan İngilizce terimleri sıkça kullanıyordu.
Doktorların kullandığı terimlerin büyük kısmı Latince’ye dayanmaktadır çünkü zamanında piyasaya hakim olan dil oydu. Fakat kimseyi doktorlar ile dalga geçerken görmüyorum. Aynı şekilde Arapça da zamanında bilim ve edebiyat alanında birçok terimin kökeninin oluşturmuştur. Şu anda global dünyada ise birçok sektöre hükmeden dil İngilizce olduğu için, sağlıklı bir şekilde iletişim kurmak isteyip kelimelerin İngilizce karşılıklarını kullanan insanların jargonlara hakim olmayan bir kitle tarafından hor görülmesini doğru bulmuyorum.
Siz de oturgaçlı götürgeç geyiklerinden biliyorsunuz ki bazı kelimelere Türkçe karşılık bulma konusunda pek de harika değiliz. Hele de pazarlamacılar tarafından her sektörde her gün yeni İngilizce terimler piyasaya sürülüyor iken, terim karşılıklarını üretme konusunda o kadar da hızlı olduğumuzu söyleyemem.
Bir kez daha tekrar etmek istersem konunu özünü, hem sırf hava olsun diye kelime yapılarını bozan insanları sizler gibi kınıyorum, hem de piyasa jargonlarının kökenlerine hakim olmadıkları için dil milliyetçiliği arkasına sığınanlara üzülüyorum.
Yazımı da beyin fırtınası için bazı sorular ile kapamak istiyorum.
Diller iletişim kurmak için yaratılmışlardır ve aynı zamanda iletişim konusundaki en büyük bariyerlerden biridirler.
Çeşitliliğin ve çok kültürlülüğün her alanda desteklenmesine rağmen, dillerin miras olarak görülüp saf tutulmaya çalışmasının nedenleri nelerdir?
Özellikle ülkemizdeki vatandaşlar büyük bir dil bariyerine maruz kalırken, globalleşen dünyada bu bariyerleri daha da yükseltmek mantıklı mıdır?
Bu konularda güzel bakış açılarınızı dinlemeyi çok isterim, görüşmek üzere.
Usanmadan yapılan hatalar, çıkarılan onlarca ders ve bu süreçte gelişen bakış açılarım. İşte size Yirmilerim…
Beni 3 dakikada tanımak için linke tıkla!
Aşağıdaki sosyal medya hesaplarımdan da maceralarımı takip edebilirsin 🙂
dear blogger burak
özellikle bir aile şirketinde çalışmak ve plaza dili bloğunuzu çok beğendim.
herkes yazabilir,
internet herkesi eşitliyor ve kollektif bir yazar,çizer oluyoruz
karıncalar gibi yazıyoruz
arılar gibi çiziyoruz.
tek bir organizma
her herkes biribirinden bir şeyler alıyor,birşeyler katıyor
anomim bir türküye dönüşüyor.
“yüzeysel derinlik” de buluşuyoruz
sanal alemden reel muhabbete akıyoruz
biraz “like” biraz ” share” biraz tık
herşeyden biraz aşüre gibi birbirine karışıyor duygu ve düşünceler
yüzeysel derinlikten bıkanlar ise bir yolunu buluyor ANda yaşamanın,
“iyi” bir blog okumanın keyfi başka;çölde bir vaha bulmak!Everestin tepesine çıkıp bakmak. ne ise o.
Okyanusun dibine dalıp bir istiridyeden inci çıkartmak gibidir surf yapmak
internet denizine dalan bir dalgıç isen burak gibi bir blogger okumak bir şansdır.
iyi ki varsın adamım.post truth karşı,dezonformasyona karşı,facebook algoritmalarına karşı bir blogger yeter.
beyin terine sağlık
biraz like,biraz share yaptım.
izleniyorsun bunu bil diye yorum bile yazdım.
run burag run
cahit
Teşekkürler yorumunuz için, kendimi kaptırarak okudum